Her Şey Bir Hevesle Başladı

"Ben küçüklüğümden beri hayvanları çok severim. Bir keresinde küçükken anneme diretip eve kuş aldırmıştım, arada civcivlerimiz de oldu ama çok çabuk büyüdüler sonra onları bizimkiler bana söylemeden kesmişler akşama yemek olarak yemişiz. Çok üzülmüştüm. Ama ben hep bir kedi veya bir köpeğim olmasını istiyordum, bir şeyler paylaşmak istiyordum dedim ya hayvanları çok seviyorum. Sonra bir gün arkadaşım küçük bir kedi var annesiz, yuva arıyor ister misin dedi. Fotoğrafını gördüm o kadar sevimliydi ki hemen içim ısındı, o benim hep istediğim biricik kedim olmalı dedim. Ertesi gün sevinçle almaya gittim. Eve getirdiğimde annemler biz nasıl bakıcaz hepimiz çalışıyoruz, her yeri karıştırır diye sorun etse de ben artık onun sahibiydim ve asla geri götürmeyecektim, tabi ki onları dinlemedim bile. Doğruca odama gittim oynamaya başladım sevimli kedimle. Günler mi hızlı geçiyor bizim yaramaz mı hızlı büyüyor anlamadım bir baktım kocaman oldu bir tanecik kedim. Herhalde çalıştığım için akşamdan akşama görüyorum ondan bana öyle geliyor dedim. Annem sürekli söyleniyordu bir türlü alışamadılar kedi işte ne olabilir ki en fazla yemeği verilecek, tuvaleti temizlenecek başka ne derdi var ki amma söyleniyor diyordum. Sonra bir gün evlendim ve tabi ki kedimi annemlerde bırakmadım nasıl bırakırım o benim kedim ve onu çok seviyorum. Allahtan eşim de kedileri, köpekleri çok seviyor da ondan ayrılmak zorunda olmadım. Eşim de ben de çalışıyoruz kedim evde tek başına kalıyor biraz da yaramaz karıştırıyor. Yeni evliyim koltuklarım, halılarım her yer tüy oldu. Ben temizliyorum işten gelene kadar temizlediğim yerler yeniden tüy olmuş. Annemin neden o kadar söylendiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Ben kediyi sadece alıp getirmişim. Kediyle ilgilenen, evin kılını tüyünü temizleyen oymuş. Oysa ki bendim onun annesi. Ne de güzeldi annemlerde işten gelince onunla oynamak. Canım istemezse onu da yapmıyordum çünkü onunla ilgilenecek başka birileri vardı nasılsa. Zaten pek de insanlara yanaşmazdı hınzır. Ama şimdi öyle mi her şeyiyle ben ilgilenmek zorundayım, canım istemezse git başkası ilgilensin de diyemiyorum. Of! şuan nasıl bir pişmanlık hissi çöktü içime. Keşke onu hiç sahiplenmeseydim. Sokağa atamam hayır, o kadar da değil. Bir çözüm bulmalıyım ama ne... Buldum! Onu eşimin iş yerine götürebilirim. Orada da yaşayabilir pek tabii. Hem insanlar da var. Oh! vicdanım şimdi çok rahat kedimi sokağa atmak zorunda kalmıcam, onu güvenli bir yer bularak evden uzaklaştırcam. Orada da mutlu olacak biliyorum... " diye kendinizi kandırıp düdüklü tencere gibi öten sahte vicdanınızı avutabilirsiniz ama bu o hayvana yazık ettiğiniz gerçeğini asla değiştirmeyecek.


Bu ve benzeri hayvan sahiplenme hikayelerinin en bilindik ortak özelliği;
1- Ben hayvanları çok seviyorum demeleri,
2- Bahanelerle son bulan hayvan-sahip birliktelikleri.
Yapmayın! Etmeyin! O masumların hayatıyla oynamayın. Kendinizi de sırf imaj uğruna hayvan sever ilan etmeyin bu davranış hiç bir hayvan severin göstereceği bir davranış değildir. Asla benim kedim/köpeğim var demeyin başkasının ilgilendiği sizin akşamdan akşama aklınıza gelirse sevdiğiniz gelmezse onu bile esirgediğiniz o hayvanın siz hiç bir şeyi değilsiniz. Ne o size, ne de siz ona aitsiniz. O hayvan sizin sadakatsizliğiniz ve ev halkının ondan bıkkınlığı yüzünden sosyalleşemez, o yüzden de insan sevmez. Zaten insan sevgisinden nasiplenememiş hayvandan bundan fazlasını beklemek bir o kadar bencilce. Bir heves uğruna size 2 beden büyük gelecek hayvan sever gömleği giymeyin, kendinizi de o hayvanı da kandırmaya teşebbüs etmeyin. İstedikten sonra ondan kurtulma bahanelerinin sonu yok. Hamileyim, alerjim varmış, yaramaz, tüyleri dökülüyor, maddi durumum yok, ilgilenemiyorum ve daha bir sürüsü böyle uzar gider. Evde hayvanınız varken hamile kalmanızda veya hamile olmanızda hiç bir sakınca yoktur, istediğiniz kadar çocuk sahibi olabilirsiniz. Alerjiniz olduğunu öğrenmiş olabilirsiniz bunun çok basit tedavileri var göz damlası, ilaç, aşı v.s. gibi üstelik bir hafta kadar sürüyor bu tedavilerin bir çoğu. Yaramaz olacak elbet onu bilerek aldınız gerçek bir hayvan severseniz tahammül eşiğiniz zaten yukarıdadır. Tüy de dökecek elbet sizin saçınız, sakalınız, kılınız, tüyünüz dökülmüyor mu? Maddi durumunuzu diyelim ki ön göremediniz hayvanı sahiplendikten sonra bozuldu. Gerekirse en hesaplı mamayı alırsınız ya da siz ne yerseniz onu verirsiniz ama yine de geçici süre sıkıntıya girdiniz diye o hayvanı kendinizden mahrum etmezsiniz, azıcık ev yemeği yemesi hayatının sonun kadar sizsiz kalmasından iyidir. İlgilenemiyorum demek kadar saçma bir bahane olamaz ilgilenemeyeceğiniz hayvanı zaten sahiplenmeyiniz. 


"Eğer bir hayvan sahiplenmek niyetiniz oluştuysa lütfen bunu enine boyuna 2 kere düşünün. Gerekirse hayvan sahiplerinin tecrübelerinden faydalanın, bilgi alın." 

Artık ne yana baksam bu tip hikayelerle karşılaşıyor üzüldükçe üzülüyor, gerildikçe geriliyorum. Hele bir de dışarıdan bakıldığında aklı başında, topluma duyarlı, tam bir hayvan sever, ekolojik sistemden dem vuran, düzgün insan profili çizenler yapmıyorlar mı işte o zaman derin bir vah geçiriyorum içimden. Yapmayın! Etmeyin! O kuzucukları kendinize alıştırıp sonra saçma sapan bahanelerle kendinizden uzaklaştırmayın. Onlar ne sizin oyuncağınız ne de sıkılınca elden çıkaracağınız birer eşyanız, onlar sizin yol arkadaşlarınız. Yol arkadaşları ne pahasına olursa olsun asla yarı yolda bırakılmazlar. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeni Doğmuş Kedi Buldum Ne Yapmalıyım?

Platonik Aşk'a adını veren Aşk, Platon'un Aşkı // Rafet Elçi

Şölen-Dostluk // Platon