Fİ - Akilah Azra Kohen



Fi
Yazar: Akilah Azra Kohen
Yayınevi: Destek Yayınları
Sayfa Sayısı: 600
Basım Tarihi: 2014
Türü: Roman/Kişisel Gelişim

Tanıtım Yazısından

Fi, deneyimin içinde kaybolmak yerine korkmadan deneyime sahip olmanın yolculuğudur. İçinde bolca bulunan manipülasyon, seks, aldatma ve aldanma hikayeleri belki herkesin dikkatini çekebilir ama gerçeklerden yola çıkılarak ulaşılmak istenen yerde sadece "farkındalık" vardır.
Fi güzelliğin lanetlediği, zekanınn yağmalandığı, iyinin kurban edildiği ve kasaba kurnazlığıyla yönetilen bu gezegende, içine doğduğumuz bu kutsal hayatı kutlamak için yazılmıştır. Kendi potansiyelini keşfetme cesareti gösterebilmiş gerçek kişilere, çatlama cesareti gösterebilmiş tohumlara adanmıştır.

Bir kişiye duyulan aşktan daha acımasız bir şey var mıdır?

........................................................................


Kitap hakkındaki düşüncelerim,

Fi diğer adıyla Altın oran, doğadaki canlı veya cansız tüm varlıkların şeklinde ve yapısında bulunan göze hoş gelen estetik orandır. Sanat ve mimaride kullanılan uyumu temsil eden Altın oran, geometrik ve sayısal bir orandır. Altın oran, matematiksel bir kavram olup Fi (phi) sayısı olarak anılır değeri ise 1,618' dir. Kitabın ilk sayfasında gördüğümüz sayının anlamı budur. Altın oranı tarihte ilk keşfeden Leonardo Fibonacci adında İtalyan bir matematikçidir ve Fi (phi) sayısının adı matematikçinin soyadının ilk iki harfinden gelmektedir. 

Kitapta bir birinden çok farklı 11 karakterin hikayesinden bahsediliyor, her birinin tıpkı bizler gibi içinde çıkıntıları (kusurları) var. Ver her biri tıpkı bizler gibi farklı arayışlar, hayattan beklentiler içinde. Hikayelerde toplum gerçeklerimize de değinilmiş olduğunu belirtmekte fayda var. Örneğin, ana karakterlerin hikayelerinde bahsi geçen yan karakterlerin kimler olabileceğini ve başlarına gelen olaylarda yakın ülke tarihimizde yaşanmış hangi olaylara değindiğini aslında kolayca tahmin edebiliyorsunuz. Ama kitabın bana asıl verdiği şey bu olmadı tabii ki... 

Bu kitap bir şeylerin başlangıcı. Bu kitapta tohumlar çatlıyor ve her çatlamada tohum biraz daha acı çekiyor. Nasıl ki büyüme evresindeyken bizlerin de kemikleri acır işte öyle acı çekiyor. 

Okuduktan sonra çok net olarak bu kitabı ya seveceksiniz ya da sevmeyeceksiniz, eh diyebileceğiniz veya kararsız kalabileceğiniz bir kitap olmamakla birlikte kitaba başlamadan önce yazarın kitabın başında bahsettiği "Bu kitap herkes için yazılmadı" yla başlayan paragrafını okuyup öyle başlamanızı tavsiye ederim. 




Kitapta beğendiğim pasajlardan bir kaçı,

* Hayatta herkesin çok iyi yaptığı bir şey vardır. Tek bir şey. Öyle bir şey ki, doğduğunuz andan itibaren içinizde olan, sizinle gelişen yada kuruyan bir özellik. Doğallıkla mükemmel yapabildiğiniz bir şey. Kimisi en iyi pastayı yapabilir, kimisi en iyi dansı, kimisi en iyi beyin ameliyatını... Her birimizin farklı konularda en iyi şekilde yapabildiği bu bir tek şey, aslında kimliğimizin merkezidir. Ve biz bu merkezi keşfetmek yerine seyrettiğimiz filmlerin, okuduğumuz hikayelerin, başarı öykülerinin ya da etrafımızda bize ne yapmamız gerektiğini söyleyenlerin, aldığımız eğitimin etkisiyle kendi merkezimizden uzaklaşıp bize koyulan hedefe yöneliyoruz. Benleşmek yerine başkalaşıyoruz.
* Kendi varoluşunun nedenini bilmek gerek. Değişimi deneyimlemek, değişmek. Ben ne olduğumu biliyorum ne kadar olabileceğimi merak ediyorum demek gerek.
* Yetersizlik hissi insana tuhaf şeyler yaptıran hatta tuhaf şeyleri ihtiyaç olarak algılatabilen bir histi. Çoğu insan aslında özlemini çektiği şeyin zenginliğindeymiş gibi davranıyordu. Bu durum herkesde farklıydı. Saçları olamayan adamlar peruk takmaya karar verirlerse seçtikleri perukla saç zengini olarak geziyorlar, memeleri küçük olan bazı kadınlar taktıkları dolgulu sütyenlerle ortalıkla göğüslerini gere gere dolanıyorlar, dişleri bozuk olanlar dişlerini gözleri kamaştıracak kadar beyaz ve büyük yaptırabiliyorlar ya da burunlarından memnun olmayanlar burunlarını abartılı küçültüyorlar, dudaklarını patlatırcasına şişiriyorlardı. Herkes eksikliğini çektiği şeyi neden abartıyor? Hayat gibi diğer şeyler de dozajında güzeldi.
* Bilinçaltımız içimizdeki hayvanı, üstündeki bilinçse idrakımızı temsil ediyor. Kendi idrakı, içindeki hayvanı kontrol edebilen insan, kocaman filin gücüne sahip, ehlileşmiş bir zekadır.


Serinin devamı olan Çi ve Pi'de görüşmek üzere...

Puanım 5 üzerinden 4 

https://www.instagram.com/kitaphaneblog/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeni Doğmuş Kedi Buldum Ne Yapmalıyım?

Platonik Aşk'a adını veren Aşk, Platon'un Aşkı // Rafet Elçi

Şölen-Dostluk // Platon