Art Niyetli Filozof

Platon'un Aşkı Yazar: Rafet Elçi Yayınevi: Litera Yayıncılık Sayfa: 248 Basım Tarihi: 2016 Türü: Roman ...................................................................................... Felsefe ve mitolojiye olan ilgimi kitap seçimlerimden anlamış olacağınız üzere eşimin hediyesi olan bu kitabı da tabi ki bayılarak okudum. Kitap hem bilgi açısından hem de harika anlatılmış aşk hikayesiyle dopdolu. Kitabın Arkhytas'ın bir Menad'la olan aşkı ve evliliğiyle başlaması benim gözlerimin parlamasına yetti de arttı zaten. Çünkü bir süredir Menad'larla ilgili edindiğim ve daha taze olan bilgilerimin tam da üstüne gelmişti. Ne demek istediğimi bilenler bilir Menad'lar ayrı bir araştırma konusudur. Bu konuyla ilgili de bir yazı hazırlamayı düşünüyorum umarım toparlayabilirim. Neyse biz konumuza geri dönelim; Kitapta Sokrates'e ve düşünce yapısına bolca değinildiği kadar Platon'un "Devlet" kitabının temellerinin nasıl atıldığı h

Onun kardeşleri kadar takma ismi yoktur ara sıra Dizük diye hitap edilir. İsmini sürekli ve gürültülü gorlamasından almıştır.  Dizel oğlan bebekken kötü bir kaza geçirmiş sakat kalma ihtimaline rağmen az hasarlı atlatmış bir sokak kedisidir. Kendisi acıtasyon yapma konusunda son derece başarılı olduğu için sokağa geri bırakılamamıştır.  Kardeşlerinin arasında en saftrik en korkak en bebek olanıdır. Sürekli şaşkınlık ifadesi veren bir yüzü ve tedirginliğini belli eden tavırları vardır. Ev halkına Kinder kardeşi gibi cüretkar olamamış her zaman temkinli yaklaşmıştır. Kendisi kol ve boyun emmesiyle ünlüdür. Kolda özellikle iç kısımları tercih eder. 1 yaşını geçkin ve 5 kg'a yakın danaların danası olması kendini bebek sanmasına engel olamamıştır. Aşırı saf ve ürkek olmasından mütevellit kardeşlerine carlanırken ona hiç kızılmaz (şu surata bakıp nasıl kızabilirsin ki). Kinder tarafından yönetilir, o ne derse onu yapar, yemeğini de ondan sonra yer. Kinder'i çoğu zaman taklit et

Kinduş, Kindo, Kinduk diye takma isimleri olsa da daha çok Pislik, Şirret, Deyyus diye anılır. O bir sokak kedisidir huy cinsliği haricinde hiç bir ırk cinsliği bulunmamaktadır. O doğduğu gün ölmekten kurtarılmış şanslı kız çocuğudur (onunla ilgili yazıya da şuradan ulaşabilirsiniz). Kinder adı gibi sürprizlerle doludur. Cin gibidir. Zeka seviyesi kardeşleri arasında en yüksek olanıdır (nereden geliyor bu akıllar belli değil). Takım çalışmasına yatkındır diğer kardeşlerinin beynidir. Her şeyi merak eder öğrenene kadar şurdan şuraya gitmez. Kim ne yapıyorsa başına zabıta gibi dikilir gördüklerini hafızasına kaydeder. Bir şeyi bir kere görmesi ona bir kere takması yeterlidir dadandı mı dadanır. Takıntılıdır mesela bulaşık süngerine bayılır. Bir hafta içinde ben diyim 10'lu siz diyin 20'li paketi mundar eder. Safi zarardır.  İlgilenmiyormuş gibi yapar ama fırsat kollar ayakta uyutur arkanızdan iş çevirir. El çabukluğu marifeti çok gelişmiştir. Şip şak iş bitirir. İn

Çakito, Çakilito, Çakistofanes gibi takma isimlerle anılır. Onun için duygusal, komik, oyuncu, obur, sadık, zararsız falan gibi klasik Golden Retriever özellikleri saymanın bir manası yok bunlar zaten genel geçer özellikleridir. Çakıl bunların daha ötesinde bir evlat hem de evlat gibi evlattır. Annesine aşırı düşkündür ona bir şey olduğunda ölümüne açık olan iştahına rağmen yemeden içmeden kesilir. Adeta bir sevgi kelebeğidir.  Her zaman eşek gibi anlar çok akıllıdır  ama işine gelmez. Bir şeyi ikiletmeden yapmaz şansını sonuna kadar zorlar. Evde kedilerle anlaşabilir hatta çok anlaşmaktan bıkmış artık baygınlık geçirir. Katır gibi tırnaklarına rağmen sessizce parmak uçlarında yürümeyi öğrenmiş fark ettirmeden yanında bitebilir yada moleküllere ayrılıyor henüz bilinemiyor. Misafirlere ilgi alaka, şirinlik, sempatiklik bini bin parayken dışarıda tanımadığı kimselere yüz vermez, sevmek için çatlasalar gitmez, cool cool gezer. Çarşaflı kadınları tanımlanamayan cisim olarak görür tedi

Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz Yazar: Melisa Kesmez Yayınevi: Sel Yayıncılık Sayfa: 138 Basım Tarihi: 1. Baskı 2014 - 5. Baskı 2015 Türü: Öykü Dizisi ................................................................................... Her zaman uzun uzun okuyamadığım ya da uzun bir hikayenin içinde günler geçirmek istemediğim zamanlar olur. Kısa kısa öyküler okumaya ihtiyaç duyarım ki bu zihnimin daha fresh kalmasını sağlıyormuş gibi gelir çoğu zaman. Belki biraz da her okuduğum öykünün unutuluş kıyıda köşede kalmış anılarımı canlandırması için bahaneler bulmuş oluyorum. Bu kitabı tam da böyle bir his içinde okuyuverdim. 25 farklı öykünün hepsinden çok etkilendiğimi söylemesem de genel olarak öyküler güzel hatta bazıları çok tatlı :) Hepsini güzel bir anlatımla süslenmiş çok gerçekçi öyküler buldum. Öyküler genellikle şehir insanını anlatıyor. Hatta biraz daha ayrıntı vereyim şehirli kadınların geçmişinden ve şimdisinden bir takım ufak parçalar var

Sakura (kiraz çiçeği) meyve vermeyen, beyaz, sarı ve pembe tonlarda açan Sakura ağaçlarının bakmaya doyulmaz narin çiçeğidir. 200'den fazla çeşidi bulunan Sakuraların en popüler olanı "Somei Yoshino" çeşididir. Somei Yoshino* Japon kültüründe Sakuraların çiçek açmasına "Sakura Zensen" deniliyor. Onlar için ağaçların çiçek açması aynı zamanda değişim, hayata yeni bir başlangıç anlamına da geliyor. Sakuralar her yıl Mart sonu Nisan başı gibi açıyor ve 11 şehirde iki haftalık şölenlerle kutlanıyor. Kutsal sayılan bu dönem boyunca Japon televizyonlarında hava durumundan önce "Sakura Durumu" veriliyor hatta okul açılış tarihleri, evlenme tarihleri gibi özel durumlar da çiçeklerin açılış tarihine göre ayarlanıyor. Festival boyunca binlerce turist çeken Sakuralar için "Hanami" denilen çiçek sergileri ya da çiçek izleme partileri yapılıyor. Bu dönemde Sakuralar altında piknikler yapılıyor, sake içiliyor her biri ilgiyle izleniyor.

Geçtiğimiz Mart'ın son Pazar günü şimdiye kadar varlığından bile haberdar olmadığım bir botanik bahçe gezisi yaptım ve hayretler içinde eve döndüm. Neden mi? Öncelikle tahminimden çok daha büyük ve güzel bir alan çıktı. Buranın Ataşehir'de ve çok eskiden beri var olan bir yer olması İstanbul'lu biri olarak benim bundan bihaber olmam beni çok şaşırtan ikinci sebep oldu. En ufacık bir yeşil alanın bile betona dönüştürüldüğü bu dönemde yeşilin her tonunu, çiçeğin her türlüsünü, ağaçların en büyüğünü görebileceğim böyle büyük bir alanın sağ salim kalması hatta iyileştirmek ve daha da güzelleştirmek için gönüllü çalışmaların yapıldığını öğrendiğimdeyse burası benim ülkem mi yahu dedim niye yalan söyliyim. Evet ülkem için belki küçük ama benim için büyük bir tatlılık burası :) Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi 1995 yılında Ali Nihat Gökyiğit tarafından eşinin adına "hatıra parkı" oluşturmak amacıyla kurulmuş. Daha sonra amaç değiştirilerek botanik bahçe olması yönünde